23 Şubat 2014 Pazar

Konuşurken kullandığınız olumsuz kelimelerin hayatınız üzerindeki negatif etkilerinin farkında mısınız?




Peki söylediklerinizin, hatta düşündüklerinizin sizi nasıl kısıtlayabileceği veya sınırlarınızı ne kadar daraltabileceği konusunda bir fikriniz var mı?
Konuştuğunuz veya düşündüğünüz şeylerin başınıza geldiği; “Keşke söylemeseydim, bunları aklıma bile getirmeseydim, hiç düşünmeseydim!” dediğiniz oldu mu?



Madem ki söylediklerimizin, hatta aklımızdan geçenlerin hayatımızda böyle değiştirici, yönlendirici ve güçlü bir etkisi var; o halde neden bu durumu kendi lehimize kullanmayalım. Öyle ya, olumsuz kelimeler veya olumsuz düşünceler hayatımızı bu denli etkileyecek bir güce sahipse, bu gücü hayatımızı olumlu yönde etkilemek ve daha mutlu olmak adına kullanmak daha mantıklı değil mi?
İsterseniz bu olumlama sürecinde neler yapabileceğimize şöyle bir göz atalım.


1. Geçmişimize Dönelim

Geçmiş, geçmiştir. Her ne kadar onu olduğu yerde bırakmak ve içinde bulunduğumuz ana konsantre olmak akıllıca bir hareket olsa da, eğer gelişimimize katkıda bulunacaksa, yaşadığımız olaylardan ders çıkarmak adına, zaman zaman geriye dönük bir tarama yapmak faydalı olabilir.
Geçmişimize dönüp bazı olayları incelerken de kendimizi incitmemeyi, yaptıklarımız veya söylediklerimiz için pişmanlık duymamayı ilke olarak benimseyelim. Dikkat edeceğimiz bir diğer konu da kendimize karşı açık olmaktır.
Diğer insanlardan kendimizi, hissettiklerimizi gizlemek mümkün olsa da; olaylar bizim içimizde olup bittiğinden onları kendimizden gizlenmemiz pek olası değildir.
Kendimizi kandırmaya kalktığımız zaman ise benliğimizi incitme riskimiz olacaktır. Dolayısıyla, ne kadar açık ve rahat olursak, düşünme sürecimizi o kadar sağlıklı kullanırız.
Bunlara gerekli özeni gösterdikten sonra hayatımızın önceki dönemlerinde, herhangi bir konuda olumsuz konuşup gerçekten de olumsuz neticeler aldığımız durumları gözden geçirmemiz gerekir.
Bulduklarımızı bir kenara koyup yaptığımız hataları tekrar etmediğimiz sürece geçmişteki kayıplarımız kolaylıkla bugünün kazanımları hanesine yazılabilir.

2. ‘Şimdiki Zaman’ İçerisinde Kendimizi İnceleyelim
İçinde bulunduğumuz günün, anın, yaptıklarımızın, düşündüklerimizin, ağzımızdan çıkanların daha çok farkında olalım. Farkındalığımız ne kadar açık olursa, hatalarımızı yakalama ve tekrar etmeme şansımız o kadar yüksek olacaktır.
Evet, hepsi bundan ibaret. Yaptıklarımıza, söylediklerimize ve bunların sonrasında gelişen olaylara dikkat edeceğiz. Bu çalışmayı, yaşadığımız an içinde kendimizle ilgili farkındalığımızı artırmak için yapmamız gerekir.

3. Kendimizle Anlaşma Yapalım ve Hayatımızdan Olumsuz Düşünceleri Çıkaralım

Zaman zaman kendimizle de anlaşmalar yapmamız gerek. Kafamızdan geçen olumsuz düşüncelere bir son vererek, bunları hayatımızdan çıkarıp atmaya çalışacağız. Buna bir nevi ‘negatif düşüncelerle savaş’ da diyebiliriz.
Hoşumuza gitmeyen, bizi bunaltan, kötü etkileyen bir düşünceyi aklımıza geldiği ilk anda kafamızdan atarak bunun yerine düşüncenin tam tersini ve olumlu olanını koyalım. Elbette ilk zamanlar bunu yapmak zor gelebilir. İnsani olan bu tepkilerimizi bu kez görmezlikten gelip kendimizi olumlu olmaya yöneltelim.
Diyelim ki sınava gireceğiz, ancak başarısız olma ihtimali de bizi çok korkutuyor. Bunu kafamızdan bir türlü çıkarıp atamıyoruz. Yemek yerken, hatta oturmuş ders çalışırken bile bu konu bir yerlerden aniden kafamızın içine yerleşiyor ve bize soğuk terler döktürüyor.
O halde bundan böyle bu olumsuzluk aklımıza her ne zaman gelirse, durup kendi kendimize şöyle tekrar edelim: “Ben bu sınavı başarı ile atlatıyorum.”
Burada dikkat etmemiz gereken, ileriye dönük bir zamanda yaşanacak bir olay hakkında, içinde bulunduğumuz zaman içerisinde olayı yaşıyormuş gibi zihnimizi olumlamak olacaktır.

4. Olumsuz Cümle ve Kelimeleri Rafa Kaldıralım
İnsanlarla ilişkilerimizde ve konuşmalarımızda daima olumlu cümleler kurmaya ve olumlu kelimeler kullanmaya özen gösterelim. İsterseniz bu konuda bir örnek de büyükler için verelim: Mesela çocuğumuza yönelik konuşmalarımızda birçoğumuz, yapmamasını istediğimiz ve yasakladığımız şeyleri dile getiririz. Çocuklar da inatla bize kulak asmaz ve bıkıp usanmadan aynı şeyi yapmaya devam ederler. Olumsuz eklentili kelime ve cümleler özellikle çocuklarda belli bir direnç oluşturmaktadır. Bu kez, “Yapma, etme” demek ve olumsuz bir cümle kurmak yerine, o an için yapmalarını istediğimiz ne var ise onu söyleyerek duruma müdahale etmeyi deneyebiliriz.
Zannederim ki birçok annebaba çocuklarının koltuklara çıkıp zıplamalarından hoşlanmaz. Bu gibi durumlarda “Koltukta zıplama” türünde bir cümleyi, “Yanıma gelmeni istiyorum” şeklinde olumlu bir cümle ile değiştirirsek daha başarılı bir sonuç alacağımıza inanıyorum.
Elbette çocuklarımız dışında kalan ilişkilerimizde de konu çoğu kez gelip aynı yerde düğümleniyor. Karşımızdaki arkadaşımız veya eşimiz de olsa ‘yapma etme’ türünde kurulmuş olumsuz cümleler onlarda ilk anda belli bir direnç oluşturmaktadır. Ne kendimizi ne onları yormamak adına, yapılması istenilen şeyi olumlu kurulmuş cümleler ile ifade etmek, iletişimde başarı şansımızı artırır.

5. Konuşmalarımızda Suçlayıcı Olmaktan Kaçınalım
İnsanlarla ilişkilerimizde söylemek istediklerimizi zihnimizin içinde biraz evirip çevirerek ve mümkünse öncelikle kendimizi onların yerine koyarak söyleyelim. Diyeceklerimiz, öncelikle bizim kulağımıza hoş gelmeli.

Haklı olduğumuza inandığımız zamanlarda bile, karşımızdakilerin durumu ile ilgili objektif bir değerlendirme yapmadan konuşmaktan kaçınalım. İnsanlar hata yapabilir, onları hatalarından dolayı suçlamak oldukça kolaydır. Ancak şurası da bir gerçektir ki, kendimiz de dahil, hiç kimse suçlanmaktan hoşlanmaz.

Konuşmaya suçlamalarla giriş yapmaksa diyaloğu ilk anda kapatabilir. Suçlama yapmak yerine, hissettiklerimizi anlatmak karşımızdaki kişinin duruma bizim açımızdan bakmasını sağlar ve iletişimi güzel bir atmosfere taşır.

Bir arkadaşımızın istenmedik bir davranışı karşısında biz de olumsuz bir cümle sarf edersek, olay tatlıya bağlanmaz, diyalog kapanabilir. “Bu davranışın beni çıldırtıyor.” gibi bir söylem karşısında insanlar ister istemez olumsuz tepkiler verirler. Onun yerine “Bu davranış beni çok üzdü.” cümlesinin daha etkin bir sonuç alacağına inanıyorum. Bu cümlede üzüldüğümüzü ifade ediyoruz, tespit yapıyoruz ancak kimseyi suçlamıyoruz.

Söylediklerimizin suçlayıcı olmamasına dikkat ettiğimiz zaman, insanların bizi dinlemeye daha istekli olacakları, hayatımızın ve ikili ilişkilerimizin daha kolay yürüyebileceği kaçınılmaz bir gerçektir.

6. Düşüncelerimize ve Hayatımıza Limitler Koymaktan Vazgeçelim
“Başarılı olamam, bu iş beni aşar, ben kim başarmak kim!” gibi ifadeler kendimizi endişelerimiz içine hapsetmekten başka bir işe yaramaz. Bu, kendimize düşman olmak demektir.
İnsanoğlu güçlü bir yaradılışa sahiptir. Ne var ki, bu gücümüzü sınayabilmek için hayatta güçlüklerle karşılaşmak, onlar karşısında dik durma savaşı vermek gerekir. Hayat bizi zorlamadıkça, içimizdeki güçten haberdar olmadan, günlük olayların akışına kapılarak yaşamaya devam ederiz.
Olaylar veya koşullar zor veya imkansız görünse de, içimizde saklı gücümüzle, konu her ne ise üzerine giderek üstesinden gelebiliriz. Çünkü hiçbir güzellik altın tepsi içerisinde önümüze konulmaz. Dolayısıyla koşullara takılmak yerine, işin neresinden başlamamız gerektiğine bakalım. Sakin kalmaya özen göstererek olaylar arasında ayırım yapmadan her zaman ve her koşulda başarılı olacağımıza önce kendimiz inanalım.
Çalışmaya açık bir yaklaşım kazanarak, negatif düşüncelerimizle kendimize engel koymaktan uzak kaldığımız sürece başarıyı yakalama şansımız yüksek olur. Ne dersiniz, denemeye başlayalım mı?

Kaynak: Patricia Muradi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...