27 Şubat 2018 Salı

Kadınlar ellerini göğüslerine bağlar, çünkü enerji merkezleri kadınlarda göğüs bölgesidir. Erkekler ise göbek dairesine bağlar, çünkü erkeklerde enerji merkezi, farkındalık noktası orasıdır.

Kadınlar ellerini göğüslerine bağlar, çünkü enerji merkezleri kadınlarda göğüs bölgesidir. Erkekler ise göbek dairesine bağlar, çünkü erkeklerde enerji merkezi, farkındalık noktası orasıdır. Biri semavîdir, diğeri arzîdir. Kadın, tek yumurta bırakır. Erkek bir batında 250 bin üreme hücresi bırakır. Kadın, tek çekirdekli olan zeytinle temsil edilirken; erkek, çok tohumlu olan incirle temsil edilir.

İncire (erkeğe) ve zeytine (kadına) ve o güvenilir beldeye (rahime) and olsun ki,biz insanı en güzel şekilde yarattık.

Tin,1-4

Ellerimizi bağladığımızda ne duası ediyoruz? “Biz, ancak sana kulluk eder, senden yardım dileriz” Bizi denge yoluna ilet.

İşte bu noktada, yani makam-ı mülhimede mide dairesinde çok yanılsamalar olabileceği için, helal haramın birbirine karışma ihtimali yüksek olabileceği için “Bizi denge yoluna ilet” diyoruz. “Çünkü biz ancak senden gelen yardımla ve senin adına yapacağımız çalışmalarla doğruyu, dengeyi, akl-ı selimi bulabiliriz” deriz. Erkekler midesine tutar, “Ancak sana kulluk eder, senden yardım dileriz” der. Çünkü mide dairesi rızıkla ilgilidir ve erkek burada rızkı verenin Allah olduğunu unutup dengeyi kaybedebilir. Rızık konusunda çok yanılsamalar içine girebilir. Dış daire, rızık erkek ile ilişkilidir. Kadınlar ise göğüs bölgesine tutar, çünkü duygusallıkları içinde, hassasiyetleri içinde yanılabilirler, şeytan karışabilir. Ondan “Biz ancak senden yardım dileriz, sana kulluk ederiz; bizi denge yoluna ilet derler. Kadının merkezi göğüs (rahim, cemal) dairesidir. Erkeğin merkezi mide (rahman, celal) dairesidir.

Tabii ki İslâm, dengeleyen, tamamlayan olduğu için, mide dairesi ancak kalp ile dengelenirse yanılsamalardan kurtulur. Kadın ve erkek dengesi ise arifliktir.

Batın olanı, yani içsel olanı zahire (işaretine) bakarak görebiliriz. Zaten zahir ve batın birbirini tamamlar. Zahir ve batın birbirinin içindedir. Karın bölgesinin Arapça’daki ismi batındır, yani mide dairesi hem zahir, hem batındır. Fakat burada batını görmek, ancak kalp merkezli olur, yani nefs-i mutmainliğe ermiş kişidir ki, artık nefs-i mülhimeden gelen ilhamları tamamlar, aslına rücû ettirir, tevil eder, yönlendirir, okuyabilir. Artık mutmaine ermiş kişi, Hakk’ın tutan eli, gören gözü olmuştur. Kalp desteklidir, göreni bilmekte, göstereni de bilmektedir. Gösteren mide (ışık) bölgesidir; gören yani anlayan ve bilen ise kalp (nur) dairesidir.

Şimdi kısaca Ez-Zahir, El-Batın ne demek, ona değinelim.

Varlık bilgisi, his ve hayal dünyasında, duygular dünyasında ise, Batın esmasına bakar. Eğer açığa çıkmış ve kavranılabilen, görülen yapıda ise Zahir’dir. Zahir ve Batın birdir. Zahir bir şeyin batını olur ve her batın, zahirde işarete, görünmeye sahiptir. (Batın) potansiyeldir, zahir ise (kinetik) işlevsel olarak açığa çıkandır. Mesela, hücre içinde DNA’nın bilgisi batındır. Ancak hücrenin zigot olması, insan olması, açığa çıkması zahirdir. Tohum, ağacın batını; ağaç ise tohumun zahiridir. Ruh batın ise, beden zahirdir. Dolayısıyla rızkı verenin Allah olduğunu bilmeli, gösterenin O olduğunun şuuruyla nimetler ile muhatap olmalıyız. Buzağıya tapmamalı ki, özü koruyabilelim.

Diğer esması Hafız idi. Hafız ne demek? Koruyucu demek. İşte 0’ı, merkezi, yani açığa çıkarttığımız eylemleri, zahire yansıttığımız amelleri korumanın, Hakk’a vasıl olmanın, tepe çakrasına kadar çıkmanın yoludur Hafız. Onları ebediyete intikal ettirmenin yolu, onların batında nereden geldiğini bilmek ve anlamaktır Hafız.

kubilay Aktaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...