9 Aralık 2014 Salı

İYİMSER MİSİNİZ; KÖTÜMSER Mİ?


Doç. Dr. Şafak Nakajima
Birbirine tıpa tıp benzeyen ikiz kardeşlermiş ama karakterleri birbirinden çok farklıymış.
Birisi terlediğinde diğeri üşür, biri oynamak istediğinde diğeri uyurmuş.
Birisi her şeyde olumlu bir yan bulan bir iyimser/optimist, diğeri ise bir kötümser/pesimistmiş.
Yaş günleri geldiğinde, babaları onların tepkilerini görmek için bir plan yapmış.
Kötümser olan oğlunun odasını akla gelebilecek her türden yeni ve heyecan verici oyuncakla doldurmuş.
İyimser oğlunun odasına ise at pislikleri bırakmış.
Çocuklar odalarına gidip de sürprizleri gördükten sonra, baba önce kötümser oğlunun yanına uğramış ve onu oyuncakların ortasında oturup ağlarken bulmuş.
Merakla sormuş:
''Neden ağlıyorsun?''
''Bu kadar oyuncağın nasıl çalıştığını anlamak zorundayım!
Çalıştırmak için onlara pil takmam gerekecek ve nasıl durmadan pil takacağım?
Üstelik arkadaşlarım onları isteyecek, vermek zorunda kalacağım!
Zaten bu oyuncaklar zamanla kırılacak!'' diye cevap vermiş kötümser çocuk.
Baba hayretle odadan çıkıp iyimser oğlunun kapısını aralamış.
Küçük oğlan sevinç içinde zıplıyor, şarkılar söylüyormuş.
Babası sormuş:
''Niçin bu kadar mutlusun?''
Çocuk yüzünde kocaman bir gülümsemeyle cevap vermiş:
''Odamda at pislikleri olduğuna göre, buralarda bir yerde, beni bekleyen bir tay olmalı!''
------
Siz hangi çocuğa daha yakın hissettiniz kendinizi?
Aramızdan bazıları, yarı dolu bir bardağa bakıp yarısının boş, bazılarımız ise yarısının dolu olduğunu görür.
Kimimiz her olumsuzlukta bir hayır olduğuna, tünelin sonunda mutlaka ışığın belireceğine inanır.
Kimimizse en güzel zamanlarda dahi, her an ortaya çıkabilecek bir terslik, bir olumsuzluk bekler; ışığın ne zaman kaybolup da karanlık bir tünelin belireceğine kafa yorar.
Bu farklı iki farklı yaklaşımın sadece basit bir mizaç farklılığı olmadığını, insanların yaşam kalitelerinde büyük farklılıklar yarattığını artık net bir biçimde biliyoruz!
Yıllardır yürütülen pek çok araştırma, iyimserliğin insan sağlığı açısından yararlı olduğu vurguluyor.
İyimserlerin sağlıklarına daha çok özen gösterdikleri, stresle daha etkin biçimde başa çıktıkları, beden ve ruh sağlıklarının daha iyi olduğu biliniyor.
Kötümser düşünmenin, insanın içini huzursuzlukla doldurarak onun hayattan keyif almasını engellediğini ve başkalarıyla ilişkilerini bozduğunu ise çoğumuz biliyoruz.
Kötümserliğe bağlı stres, bedensel ve ruhsal ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor.
İyimser ve kötümserlerin algıları da birbirinden oldukça farklı.
İyimserler, başlarına gelen olumsuz olaylardan yalnızca kendilerini değil çevrelerini ve koşullarını da sorumlu tutuyor, kötümserler ise sadece kendilerini suçluyorlar.
İyimserler olumsuz olayların kısa sürede biteceğine, kötümserler ise olumsuzluğun hep süreceğine inanıyor.
İyimserler, olaylara çözüm bulma konusunda gayret gösterirken, kötümserler daha kolay pes ediyor.
Kuşkusuz iyimserlik, kişinin kendisi ve çevresi için olumlu bir özellik ama ya aşırıya kaçılırsa?
İyimser, ya gerçeklerden kopuk bir aymaza dönüşürse?
İyimserliği, Pollyanna olmakla karıştırmayın!
Yaşamı özenle yaşamak ve çözüm odaklı olmakla, zorlukları yok saymanın, umursamamanın birbirinden çok farklı olduğunu görmek gerekiyor.
En akılcı çözüm, iyimserlikle kötümserlik arasında uzanan ve ''gerçekçilik'' adı verilen bir alanda kalabilmek!
Bu alanı değerlendirmeyi bilen gerçekçiler, hem iyimserliğin hem de kötümserliğin sunduğu avantajlardan yararlanıyorlar.
Olumlu düşünüyor, olumlu davranıyor ama olası veya gerçek olumsuzluklara yönelik ölçülü bir dikkat ve özeni elden bırakmıyorlar.
Tüm bu okuduklarınızdan sonra, iyimser mi yoksa kötümser mi olduğunuza karar veremiyorsanız, şu soruları kendinize sorabilirsiniz:
Kendimden söz ederken seçtiğim sözcükler olumlu mu?
Olumsuz mu?
Yaşadığım sorunları yaşam dersleri veren, çözülebilir problemler gibi mi görüyorum?
Onlar karşısında çaresiz miyim?
Gelecekte güzel günler inşa etme konusunda kendime güveniyor muyum?
Gelecek gözümü mü korkutuyor?
Başıma gelen olumsuz olayların aslında, herkesin başına gelebilecek türden talihsizlikler mi olduğunu düşünüyorum?
Kaderin hep beni kurban seçtiğine mi inanıyorum?
İhtiyaç duyduğumda, çekinmeden yardım isteyebiliyor muyum?
Kimsenin bana yardım edemeyeceğine mi inanıyorum?
En zor koşullarda bile şükran duyacak bir şeyler buluyor muyum?
Öyle zamanlarda her şey gözümden siliniyor mu?
Dilerim verdiğiniz cevaplar hoşunuza gitmiştir!
Gitmediyse, yapmanız gereken şey belli:
Cevaplarınızı nasıl değiştireceğinizi düşünmeniz ve bulduğunuz yeni yollar için çaba sarf etmeniz gerekiyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...