3 Ocak 2016 Pazar

Tesadüfler, tekamül yolunda ihtiyacımıza göre önümüze çıkarılan senaryolardır.


Tesadüfler, tekamül yolunda ihtiyacımıza göre önümüze çıkarılan senaryolardır. Tesadüf dediğimiz olguyu, hami varlıklarımız bizi çok yakından izledikleri için, zaman ve mekan kesişmesine göre önümüze koyarlar. Yaşamda tesadüf ya da rastgelelik yoktur ihtiyaçlar vardır. Varlık bir şeye ihtiyaç hissettiğinde, onunla ilgili bir uygulama yapacak demektir. Enerji düzeyi onun gereksinimini belirlediği için, o ihtiyacı gerektiren enerjiyi taşıyacak senaryo varlığın önüne konur. Bu bir organizasyondur. O uygulama sonucu varlığın geldiği noktaya göre tekrar olaylar zincirinin başka bir halkası devreye sokulur. Bu böylece devam eder ta ki ihtiyaç giderilinceye kadar.


Tesadüfler ruhsal yöneticiler tarafından organize edildiğine göre, biz buna çözülmesi gereken problemlerin deşifre anahtarları diyebiliriz. Aslında bunlar, tekamül yolundaki duraklardır. Bu duraklar önceden belirlenmiştir, o noktalarda durmak ya da uğramadan geçmek bizim elimizdedir. Biz bunlara tesadüf demek yerine, ihtiyaçlarımız diyebiliriz.

Tesadüf dediğimiz rastlantılar, eksiklerimizi tamamlamak için özellikle hazırlanmış, organize edilmiş planın küçük parçalarıdır. Bu küçük oyunlar, oynanacak büyük piyesin tamamlanması için yapılan antremanlardır. Büyük oyuna tüm varlıklar iştirak edeceklerdir. Oyunun kuralı bellidir. Ancak biz, bize düşen rolü oynamak, başarmak zorundayız.

Olaylar arasında onları birbirine bağlayan sebep-sonuç halkaları vardır. Fakat bilgimiz bu bağları görecek düzeyde değilse, bu bağların bir kısmı gözümüzden kaçar, kopukluklar olur ve böyle olunca da olayların karşımıza nedensiz ve tesadüfen çıktığını sanırız. Fakat bilgi seviyemiz artıp, frekansımız yükseldikçe bize soyut gibi görünen olaylar arasındaki halkaları fark etmeye başlarız. Doğadaki olaylar daima güzele, iyiye ve yücelişi sağlayıcı bir yönde maksatlı bir zeminde gelişirler ve bu gelişim şuurlu etkinliklerin sonucu olarak ortaya çıkar. Üstat Bedri Ruhselman bu konuda “Biz müspet ilim sahasında ilişkiler kanunundan uzak hiçbir hakikat tanımıyoruz.” der ve sebep-sonuç ilişkisinin önemini vurgular. Olaylar tabiat kanunlarına göre umulmadık şekilde ortaya çıkmaz. İlliyet prensibi yani sebep-sonuç yasası, tekamülün, belki de kainatın en temel ve anlamlı bir tezahürü olarak kalacaktır.

Kaynak; ( Ruh ve Kainat - Bedri Ruhselman ) -



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...